İÇ BODOSLAMA : Bkz. Şaft bodoslaması.
İÇ BÜYÜK FLOK : İç büyük flok larmosu üzerine açılan üç köşe yelkene denir.
İÇ ÇEKME HALATI : Denizde personel ve malzeme transferi donanımında kullanılan, sentetik veya bitkisel 2,5-3 burgatalık 150 metre uzunluğunda olan bir halattır.
Varagele arabasının alıcı gemiden verici gemiye doğru hareketini sağlar.
İÇERDE VE DIŞARDA TESLİM : Bkz. Bordada teslim.
İÇ KUŞAĞI : Oturak tahtasının baş kısımlarının üzerine oturmaları için filika ve botların alabandalarına bağlanmış olan ve baştan kıça uzanan ensiz tahtalara denir.
İÇ LİMAN : Her türlü liman kolaylıklarının bulunduğu, hava tesirlerine karşı korunmalı denizden uzak limana denir.
İÇ OMURGA : Ağaç teknelerde postaları omurgaya daha sıkı bağlamak için baştan kıça kadar uzanan ikinci omurgadır.
İDAREDEN ACİZ GEMİ : Makine veya dümenlerindeki bir arızadan dolayı deniz üzerinde manevra yapamayacak durumda bulunan gemiye denir.
İĞNE : Direklerin kıç tarafa bakan kısımları ile yarım serenlerin çatallarının üzerinde hareket ettiği ağaç çubuktur.
İĞNECİK : Dümeni kıç bodoslamaya bağlayan erkek ve dişi iğneciklere denir. Bunlardan dümen yelpazesindeki erkek iğnecik, kıç bodoslama üzerinde bulunan, ortası delik olanına dişi iğnecik denir. Dümen yelpazesi erkek iğneciklerin geçtiği dişi iğneciklerin üzerinde hareket eder.
İĞNECİK KUŞAĞI : Bkz. Dümen kuşağı.
İĞNECİK YAKASI : Yan yelkenlerinin direk tarafında bulunan yakasına denir.
İHMAL HÜKMÜ : Deniz sigorta terimidir. Kaptanın, denizcilerin, kılavuzların ihmal ve düşünme hatalarından, kazan patlaması, şaft kırılması, makine arızası gibi, hasar ve kayıplara denir. Bunlardan dolayı taşıyan sorumlu tutulmaz.
İHTİYAT DEMİR : Göz demirleri niteliklerinde olan ve gemilerde gerektiğinde kullanılmak üzere bulunan yedek demir.
İHTİYAT LOÇA : Bkz. Ocaklık loçası.
İKİNCİ SİLYON FENERİ : Boyları 45-75 metre ( 150 kadem ) den fazla olan gemilerin taşıdıkları (boyları az olan gemilerin isterlerse taşıyabilecekleri) ve birinci silyon feneri evsafındaki bir fenerdir. İkinci silyon feneri, öndeki silyon fenerin en az 4,57 metre (15 kadem) yukarısında ve en az 45 kadem gerisinde bulunacaktır.
İKİZ BASTİKA : Bkz. Çarmık bastikası.
İKTİRANİ MED CEZİR : Yeni ay ile dolunay safhalarında, güneş ve ayın müşterek tesiri ile meydana gelen en yüksek ve en alçak sudur.
İKTİRANİ SÜRAT : İktirani met ve cezir vaktindeki met ve cezir akıntılarının süratlerinin ortalamasıdır.
İLERLEME PAYI : Geminin, dümene basıldığı noktadan itibaren esas rota üzerinde aldığı mesafeye denir. Gemi 90 derece döndüğü zaman bu mesafe, en uzun mesafe olur. Takaddüm de denir.
İLYON KASA : Gemi halatlarının, zincire bağlanacak çımalarına yapılan kasa şeklidir.
İLMEK : Bir halatın çıması ile kendi bedeni üzerine kros yaptıktan sonra bedenin doblin olarak bu krosun içersinden geçirilmesi sonucunda meydana gelen bağa denir.
İMBAT : Yaz aylarında denizlerden karalara doğru esen mevsim rüzgara denir.
İMDAT İŞARETİ : Tehlike anında gemi telsizleri ile verilen S.O.S., telsiz telefon ile verilen MAYDAY işaretlerine denir.
İMTİYAZLI PARAKETE : Gemilerin süratini ölçmek için kıç taraflarından denize bırakılan parakete saati, parakete salvosu ve pervaneden ibaret olan aletidir. Parakete salvosunun, gemi pervane sularından etkisi olmaması için mümkün olduğu kadar olması ve parakete pabucunun kıç omuzluklar tarafına konulması lazımdır.
İNCE : 0,5 burgata ile 2 burgata arasındaki halatlara denir.
İNCE DONANMA: Hafif kruvazör ve gambotlardan oluşan savaş kuvvetlerine denir
İNGİLİZ CEVİZİ: Halat bosalarının çımalarına yapılan cevize denir.
İNGİLİZ KAVELYE ÖRGÜSÜ : Palanga donanımlarında kullanılan halatların çımalarına yapılan örgüdür. Çımanın makaranın kanalından daha rahat geçmesi için yapılır.
İNHİTAT : Hissi ufuk ile görünen ufuk arasındaki açı veya gözlemcinin gözünün yer yüzeyinden yüksekte bulunması dolayısıyla zahiri ufkun alçalmasıdır.
İNTERSEP : Hesabi irtifa ile hakiki irtifa arasındaki farka denir.
İNTİKAL : Dümene basmayı takiben geminin 90 derece döndüğünde geldiği noktadan eski rotaya olan dik mesafeye denir.
İPTAL : Her iki tarafın kontrolü dışındaki bir olayın meydana gelmesi halinde donatanla kiralayan arasındaki mukavelenin sona ermesidir. Böyle bir durumda her iki tarafta iptale yetkilidir.
İRTİFA : Bir gök cisminin ufuktan olan açısal mesafesine denir. Dik daire üzerinde 90 dereceye kadar ölçülür.
İRTİFA PARALELİ : İrtifaları eşit olan gök cisimlerinin üzerinde bulunduğu daireye denir. Bu yer küresi üzerindeki arz paraleline eşittir.
İSKANDİL : Denizin derinliğini ölçmeye yarayan aletlere verilen genel isimdir.
İSKANDİL AĞIRLIĞI : İskandil halatının ucuna bağlanan 7-14 libre ağırlığında, dip tarafı oyuk genellikle kurşundan yapılmış ağırlık. Dipteki oyuğa donyağı konulur.İskandil dibe değdiğinde yağa yapışan dip maddeleri vasıtasıyla deniz dibinin karakteri öğrenilir.
İSKANDİL BORUSU : Gemi sarnıçlarındaki su ve yakıtların miktarını bulmak için sarnıçların içine uzatılan boruya denir. Sarnıçların şekline göre hesaplanmış hacimleri bir şerit üzerine işaretlendirilmiştir. Bu şerit iskandil borusundan aşağıya indirilir ve yağın, suyun veya yakıtın şerit üzerinde bıraktığı iz okunarak sarnıçtaki yakıt miktarı ilgili çizelgeden bulunur.
İSKANDİL HALATI : Derinlikleri göstermek üzere iskandil kurşununun bağlandığı ve üzerine iskandil işaretleri bulunan otuz kulaç uzunluğundaki halattır. Derin su iskandillerinde takriben 100 kulaç uzunluğunda çelik tel halat kullanılır. ( Şekil İ– 4 )
İSKANDİL HATLARI : Aynı derinliği gösteren noktaları birleştiren hatlara denir. Bu hatlar deniz haritalarında derinliklere göre değişik hat ve noktalarla gösterilirler.
İSKANDİL MAKİNESİ : Çok derin suların derinliğini bulmak için kullanılan, bir drama sarılı esnek ve takriben 100 kulaç uzunluğunda teli ve bu telin ucunda 30-100 libre ağırlığı bulunan makineye denir. Elektrikli iskandillerin bulunmasından sonra bu makinelerin kullanılmasından vazgeçilmiştir.
İSKANDİL MASTALYASI : El iskandilinin konulması için kenarları sığ olan mastalya. İskandil atılırken halatın kolayca sağılması için halat, mastalya içine daire şeklinde yerleştirilir.
İSKANDİL TAVASI : İskandilcinin iskandili atması için üzerine bastığı baş omuzlukta ve bordaya dik olarak açılıp kapanabilen ızgaralı platform.
İSKARSO: Yelkenleri dolduran dik rüzgara denir.
İSKELE : Bir geminin üzerine çıkılıp, baş tarafına dönüldüğünde sol tarafta kalan kısma denir. Gemilerin yük alıp vermeleri için bir ucu sahile irtibatlı ağaç yada demir kazıklar üzerine veya beton bloklar üzerine oturtulmuş çıkıntılara da iskele denir.
İSKELE ALABANDA : Geminin iskeleye dönmesi için dümenin gidebildiği kadar iskele tarafa basılması için verilen komuta denir.
İSKELE BORDA FENERİ: Geminin iskele bordasında ufkun 112,5 derecelik (10 kertelik) bir yayı üzerinde kesiksiz ışık gösterecek şekilde yapılmış ve tam pruvadan itibaren iskele kemerenin 22,5 derece ( 2 kerte) gerisine kadar ışık gösteren ve en az iki mil mesafeden görülebilen kırmızı fenee denirr.
İSKELE FRAÇOLLARI : Borda iskelesinin alt tavalarını üst tava hizasında bulundurmak ve yanaşan araçların iskeleyi bordaya çarparak eğmemesi için alt tavaların altlarına konulan bir ucu tavadaki yerine diğer ucu bordadaki yuvasına oturtulmuş oynar kollar.
İSKELE TAVASI : İskelelerin alt ve üstünde gemiye çıkıp-ayrılmada iskelede ilk basılan platformdur.
İSKEMLE: Havuzlanan gemilerin omurgalarının oturması havuz tabanının ortasına boydan boya belirli aralıklarla konan ağaç oturaklardır.
İSPANYOL CIRGINASI : Gergin durumda bulunan iki halatın bedenlerini birbirine yaklaştırmak için halat üzerine sarılan daha ince bir halatı kavela ve çelik yardımı ile sıkarak yaklaştırma işlemidir.
İSPANYOL PİYANI : İki halatı birleştirme veya kasa yapmada kullanılan bir piyan şeklidir. Normal piyan işleminden sonra, halatın bedeni ile çıması arasında piyan ıspavlosunun alınan voltaları ile yapılır.
İSPARMAÇA : Deniz içinde bulunan bir gemiye ait iki veya diğer gemilere ait zincirlerin birbirine dolaşmasına denir.
İSPARÇENA : Halatların aşınmamaları için üzerlerine sarılan ince ipe denir.
İSPARÇENA ETMEK : Bkz. Façuna etmek.
İSPASA : Bir palanganın eskimiş olan rigavosunu çözerek donanım üzerinden alıp çıkarmak ve tirentisini rigavo, rigavosunu tirenti yapmaktır.
İSPİRALYA : Bordaya açılan lumbuzları olmayan gemilerde iç kısımlarını aydınlatmak üzere güverte üzerine açılmış yuvarlak ve sabit camlı lumbuza denir.
İSTASYON MARKALAMA PANOSU : Seyirde iki gemi arasındaposta çantası, denizde personel ve malzeme nakli ile denizde akaryakıta gemilerdeki istasyonlarda bulunur. Gündüz brandadan yapılmış olan yeşil renkli üzerinde beyaz ile ‘‘P’’ harfi bulunan pano, gece ise, ışıklı kutu istasyonu belirtmek için bulunur.
İSTALYA : Bkz. İstarya.
İSTALYOZ : Filika ve botları güneş ve yağmurdan korumak için açılan tentenin gerilmesini sağlayan baş ve kıçta bulunan T şeklindeki puntele denir.
İSTANCA : Ticaret gemileri personelinin floklara verdiği isimdir.
İSTARYA :. Ticaret gemilerinin yüklerini almak veya boşaltmak için herhangi bir limanda ücret ödemeden kalacakları süreye denir.
İSTARYA AKÇESİ : İstarya günlerinin dışında geçirilecek günler için verilmesi gereken paraya denir.
İSTİF ARALIĞI : Karışık yüklerin iyi istif edilmemesinden dolayı kaybedilen hacimdir.
İSTİF PLANI : Yüklerin istif edilmiş oldukları gemi iç kısımlarını ve varacakları limanları belirten plandır. Yük planı da denir. İstif planı gemi trim hesaplarının yapılması için lüzumludur.
İSTİKAMET : Bulunduğumuz mevki ile varmasını arzu ettiğimiz mevkii birleştiren doğrunun, bulunduğumuz mevkiden geçen meridyen ile yaptığı açıya denir. Bu açı saat yelkovanı istikametinde 000 dereceden 360 dereceye kadar ölçülür.
İSTİNGA : Yelkenleri toplamak için kullanılan selviçelere denir. Seren yelkenlerinin istingaları, mazo, gargafundo, salaburun, kontra iskota, yan yelkenlerinin istingaları, cunda, çatal, bel, etek isimleri ile ayır edilir.
İSTİRALYA : Direk ve çubukları baş tarafından gemi omurgası istikametinde tutan sabit armalardır. İstiralyalar lif veya tel halatlardan yapılırlar. Ana direk üzerindeki istiralyaya ana istiralya, gabya çubuğu üzerindekine gabya istiralyası, babafingo çubuğundakine babafingo istiralyası denir.
İSTİRALYA BOĞATALARI : İstiralyaları istenilen gerginlikte tutmak için kullanılan boğatalara denir.
İSTİRALYA İZBARÇOSU : İstiralyalar üzerinde çalışarak personelin kollarının serbest kalacak şekilde bulunmaları için yapılan bağa denir.
İSTİRALYATA : Babafingo çubuğu üzerindeki kontra payından alınan istiralyaya denir.
İSTİRANGULA : Halat çıması üzerine yapılan çıma piyanının, halat kolları yuvaları üzerinden ters olarak yürütülmesi suretiyle yapılan piyana denir. Bu şekilde yapılan çıma piyanlarına istirangulalı çıma piyanı denir.
İSTİRİSE : Yelkenli gemilerde trinket ve mayıstra serenlerine yerlerine kaldıran kandilisalara denir.
İSTİRİSE MAKARASI : Trinket ve mayıstra serenlerinin hamaylılarına bağlanan büyük makaralara denir. Bu makaralara seren üstü makaraları da denir.
İŞARET : Görerek veya işiterek haberleşmeyi sağlayan sancak, simafor, düdük gibi vasıtalara denir.
İŞARETCİ : İşaret vasıtalarını kullanan personeldir.
İŞARET DOLABI : İşaret sancaklarının işaret köprüüstünde muhafaza edildikleri dolaba denir.
İŞARET FİŞEĞİ : İşaret tabancası ile atılan, kırmızı, yeşil, beyaz fişeklere denir.
İŞARET KARANFİLİ : Üzerine sancak salvolarının makaralarının bulunduğu ve bir direk ile köprüüstünde ki bir yer arasına çekilmiş tel halata denir.
İŞARET SANCAKLARI : Sancakla muhaberede kullanılan ayrı renk ve desenlerde yapılmış ufak sancak ve flamalardır.
İŞARET SAVLOSU : Bkz. Sancak savlosu.
İŞARET SERENİ : İşaret sancaklarının çekilmesi için pruva direkleri üzerine yatay vaziyette konulan ve üzerinde yeteri kadar sancak savlosu donatılmış makaraları bulunan serene denir.
İŞKAMPAVYA : Yedi çifte kürekten daha fazla kürekle, motor veya yelkenle seyreden filikadan büyük tekneye denir. Büyük harp gemilerinde personel taşımada ve gerektiğinde demir atmada kullanılır.
İZ : Yer üzerinde doğrudan doğruya olan rotaya denir. Haritalara veya pilot kağıtlarına çizilen rotaya da iz denir.
İZBİRO : Bkz. Sapan.