denizcilikofis
  AA-AM
 
ABANOZ AĞACI: Orta Afrika'da Seylan adasında ve sıcak ülkelerde yetişen siyah renkli ve kilo ile satılan sert bir ağaçtır. Aşınmaya dayanıklı olduğundan sürtünmenin fazla olduğu yerlerde kullanılır.
 
ABAŞO: Alt, aşağı manasında kullanılan terimdir. 
 
ABAŞO BABAFİNGO SERENİ: Çift olan babafingo serenlerinden altta olanıdır. Üzerlerinde bulundukları ana direklerin isimleri ile anılırlar. (Pruva abaşo babafingo sereni, Grandi abaşo babafingo sereni, Mizana abaşo babafingo sereni.) 
 
ABAŞO GABYA SERENİ: Gabya çubuğu üzerinde bulunan iki gabya sereninden altta olanıdır.
 
ABAŞO GABYA YELKENİ: XIX, yüzyılın ikinci yarısından sonra kullanılmaya başlanan ve abaşo gabya sereni üzerine açılan yelken. Üzerlerinde bulundukları ana direklerin isimleri ile anılırlar. 
 
ABAŞO YAKASI: Yelkenlerin güverte tarafına bakan alt yakalarıdır. 
 
ABLİ: Yarım serenleri sancak veya iskele tarafa prasya etmek veya tam ortada sabit tutmak için seren cundasından sancak ve iskeleye alınan ve kamçı palangalarına bağlı olan halatlardır.
 
ABLUKA: Gemilerin bir limana giriş çıkışını önlemek maksadıyla harp gemileri veya diğer vasıtaları ile denizden yapılan karakol hattıdır. 
 
ABORDA: Bir gemi veya deniz aracının rıhtıma, diğer bir gemi / deniz aracı üzerine bordasını vererek yanaşmasıdır. 
 
ABOSA: Bosaya vur anlamında kullanılan bir terimdir. Akan zincir veya halatı o durumda durdurmak ve tutmak için verilen komuttur. 
 
ABRAMAK: Fırtınalı havalarda veya kaba dalgalı denizlerde gemi veya deniz aracının iyi bir şekilde kullanılmasıdır. 
 
ABRİLE: Tirinket ve mayistra yelkenlerinin istinga edilmesi için verilen komuttur. Abrile Tirinket abrile mayistra şeklinde komuta edilir. 
 
ACENTA: Gemi nakliyat şirketlerini, gemilerini işlettikleri limanlarda gemilerine navlun temin etmek ve ticari işlerinin yürütmek maksadıyla bulundurdukları yetkili şahıs/bürolardır. 
 
ACENTA ÜCRETİ: Limanlarında kaldığı sürece gemilerin her türlü işlerini gören acentelere verilen ücrettir. Ücretler gemi tonajına, navlununa veya yapılan sözleşmeye göre değişik olur. 
 
AÇEVELE: Serenlerin aşırılabildiği kadar prasya edilmesi.
 
AÇEVELE DONANIMI: Bir yere asılan veya su üzerinden bulunan bir cismin civarda bulunan bir yere, cisme veya gemiye çarpmaması için yapılan donanım.  
AÇAVELA GÖNDERİ: Bumbası olmayan yelkenlerde, rüzgarı pupadan almak, yelkenleri rüzgarla doldurmak ve kolaylıkla seyretmek için yelkenin iskota yakalarına takılan ve bu yakaların dışarıya doğru uzatılmasını sağlayan gönder. 
 
AÇEVELE TUTMAK: Açevele donanımını yapma işi.
 
AÇIĞA ÇIKMAK: Rıhtıma aborda veya kıçtankara olmuş bir geminin bulunduğu yerden kalkarak daha uzaktaki bir yere demirlemek için sahilden uzaklaşması. Açığa çıkmak, fırtına veya denizler sebebiyle rahat bir şekilde barınamamasından veya rıhtımdaki işlerinin bitmiş olmasından da ileri gelebilir.  
 
AÇIK DENİZ: Kıt’alar arasındaki büyük denizlerdir. Denizin, herhangi bir devletin karasuları veya iç sularına dahil olmayan bütün kısımlarını kapsar. Açık denizler bütün devletlerin faydalanmalarına açıktır. Hiçbir devlet açık denizleri yalnız kendisi faydalanmak üzere hak talep edemez. Açık denizler karalardan farklı olarak sahiplenmek amacı ile işgal edilemez.
 
AÇILIR BAKLA: Zincir kilitlerini (parçalarını) birbirine eklemekte veya zincir üzerinde bulunan fırdöndünün iki ucundaki baklalara takılan ve gerektiği zaman kolay, çabuk açılabilen zincir baklalarıdır. 
 
AÇIK DÜŞMEK: Herhangi bir mevkiye nazaran bulunulması arzu edilen mesafeden bir sebep veya tesir dolayısıyla uzakta bulunmaktır. 
 
AÇIK KİRALAMA: Yükün cinsi ile varış limanları tayin edilmeden yapılan anlaşma. 
 
AÇIK KURTAĞZI: Bkz. Kurtağzı. 
 
AÇIK LİMAN: Ticari mallar üzerindeki gümrük vergilerinin uygulanmadığı ve sağlık kontrollerinin yapılmadığı liman. 
 
AÇIK LİMAN: Buzların ve denizlerin girmesine karşı kapalı olmayan limanlardır.
 
AÇIKTA EYLENMEK: Bir teknenin sahilden veya iskeleden yada limandan açıkta beklemesidir. Limanın girişe kapalı bulunması veya kötü hava koşulları sahile doğru seyretmeye elverişli olmadığı durumlarda gemiler demirlemeden açıkta seyrederler. Buna “Traverse Çıkmak” veya “Travers Yapmak” da denilir. 
 
AÇMAK: Geminin seyir emniyetini tehlikeye düşürecek bir yerden uzaklaşarak, daha emin bir yere doğru sevk edilmesidir. 
 
ADESE: Bkz. Mercek.
 
ADİ AKINTI: Bir mevkideki doğal akıntı.
 
ADİ BURGATA: Eski gemilerde çarmıkları doldurmak için ağaçtan yapılmış, üzerinde donatılacak halata göre delikler açılmış yuvarlak ağaç malzemelerdir. (Bugün, adi burgata yerine liftinuskur kullanılmaktadır.)
 
ADİ DÜMEN: Bkz. Dümen. 
 
ADİ ISKARMOZ: Kürekle hareket eden küçük deniz araçlarında, küreklerin tekneye irtibatını sağlayan kayışların geçtiği küpeşte üzerindeki ağaç veya demir çeliklerdir. 
 
ADİ MATAFORA : Basit matafora donanımıdır. Dikme ve halat donanımından oluşan personel gücü ile kullanılır.Vasıtanın deniz bağından fora edilip, baş taraf öndeki matafora dikmesinden kurtulana kadar baş ventonun boşu alınır. Bu sırada vasıtanın kıçı dışa doğru itilir. Vasıta dışarı doğru albura edilerek maynaya hazır hale getirilir.
 
ADİ PALANGA: Tornosil makarası kancalı olan palanga. Bu palangalar armaları germekte ve gemiciliğin gerektirdiği birçok yerlerde kullanılır. 
 
ADİ PİYAN : Halatların çıma ve bedenleri üzerine geçici olarak piyan yapmak gerektiğinde yapılan piyan çeşididir.
 
ADİ TAN : Güneşin ufkun altı derece altında bulunması hali. Adi tan yerine genellikle alacakaranlık terimi kullanılır 
 
ADİ YEKE: Filikalarda ve ufak deniz araçlarında dümeni istenilen tarafa basmak için dümen boğazına girecek şekilde bir ucu oyulmuş ağaç veya demirden yapılmış kol.
( Şekil A – 6 )
 
ADMİRALTI DEMİRİ: Çiposu kollarına dik olan demirler olup, tutma yetenekleri diğer demir tiplerine göre daha yüksektir. 
 
AGANTA: Hareket halindeki bir halatın veya zincirin kısa bir süre için geçici olarak tutulması, hareketinin durdurulması için verilen komuttur. 
 
AGANTA İSKOTA: Yelkenli gemi veya yelkenle seyreden küçük deniz araçlarında orsadan alabanda ile dönüş manevrası yapılırken laçka edilmiş olan iskotayı volta etmek için verilen komuttur. 
 
AĞ: Bkz. Şıpka. 
 
AĞAÇ KAVALE: Halat dikme işlerinde kullanılan sert bir ağaçtan yapılmış havuç şeklinde bir malzemedir.
 
AĞAÇ ŞAMANDIRA: Genellikle demir şamandırası olarak kullanılan ağaçtan yapılmış şamandıralardır. 
 
AĞAÇ USTURMAÇA: Şalopa, römorkör ve duba gibi deniz araçlarının bir yere yanaşmaları sırasında çarpıp borda saçlarının ezilmemesi için bunların bordalarına asılan 120-180 santim boyunda ve 15-25 santimetre kalınlığında ağaç kütüklerdir. 
 
AĞIR AĞIR GEL: Dümenin herhangi bir tarafa birden bire basılması sırasında geminin savrulmasına mani olmak amacıyla serdümene dümeni yavaş yavaş basması için verilen komut.
 
AĞIR BUZ: Kalınlığı on kademden fazla olan buza denir. 
 
AĞIR DENİZ: Dalga boyları ile dalga yükseklikleri büyük ve çarpma basınçları fazla olan denizler. 
AĞIR FIRTINA: Yüksek dalgaları oluşturan uzun ve tepeleri öne doğru devrilmeye başlayan deniz üzerini beyaz köpüklerle kaplatan ve saatteki sürati 48-55 mil olan rüzgâr. 
 
AĞIR HUBUBAT: Deniz Ticaret Kanununa göre, buğday, mısır, çavdar gibi ürünlerdir. 
 
AĞIR GEMİ / TEKNE : Kaba yapılı, denizde iyi yüzemeyen ve az sürat yapan gemi. 
 
AĞIRLIKLI MATAFORA : Vasıta iki dikme arasında askıda olup, elektrikli motoru ile çalışan dramlı bir vinç ile vasıta mayna veya hisa edilir. Modern gemilerde kullanılan sistemdir. Ayrıca aynı işlemi el donanımı ile yapmak için gerekli düzeneği de mevcuttur.
 
AĞIRLIK MERKEZİ: Gemiyi oluşturan bütün noktalar üzerindeki yerçekimi etkilerinden oluşan bileşkenin uygulama noktası. Diğer bir deyimle gemi ağırlıklarının toplandığı nokta. 
 
AĞIZ: Limanların, koyların, körfezlerin denize açık kısımlarına, nehirlerin denize döküldüğü kısımlara, kancaların uçları ile sırtları arasındaki açıklığa, keski, kalem, testere gibi avadanlıkların keskin taraflarına denir.
 
AĞIZ BAĞI: Ağır yüklerin kaldırılması sırasında kanca ağzını açılmaması için kanca ağızlarına yapılan bağ. Bu bağ aynı zamanda kancadaki halatın herhangi bir sebeple kancadan kurtulmasına da engel olur. 
 
AĞIZDAN DOLMA: Eski devirlerde kullanılan, namlu ağzından doldurulan, yuvarlak gülle atan bir top.
 
AĞIZ KUŞAĞI: Armuz kaplamanın veya bindirme kaplamanın en üst sırası.
 
AĞIZ KUŞAĞI TİRİZİ: Ağız kuşağı ile küpeşte kaplamasını birbirinden ayıran tiriz.
 
AĞIZ OTU: Torpido, su bombası, ağır top cephane hartuçlarında, mayınlarda, ana barutun ilk ateşlemesini yapmaya yarayan çabuk parlayıcı kara baruttan oluşan kısımdır.
 
AĞIZLAMAK: Herhangi bir şeyi kendisine ait bir yere sokmak için o şeyi yuvasına geçmek üzere uydurmak. Bir liman ağzına veya geçidini ortalamaya da ağızlamak denir.
 
AĞZINA VOLTA ALMAK: Boşu alınan veya yisa olunan bir palangayı gergin bir
durumda bulundurmak ve tirentinin sağılmasını önlemek üzere sabit bir halde tutulması için tirentinin palanga kanalı ağzına kaptırılmasıdır.
 
AHŞAP TEKNE: Bütün malzemeleri ağaçtan olan tekne. 
 
AKARYAKIT DONANIMI : Gemiler denizde daha uzun süre kalabilmeleri için akaryakıta ihtiyaçları vardır. Bunun içinde özel donanımlı gemiler ile akaryakıt transferi yapılır. Donanımı verici ve alıcı gemiler özel donanımlarla akaryakıt transferini yaparlar.  
 
AKINTI: Deniz sularının yatay hareketidir. Akıntılar Met ve cezir (gel-git) ile meydana gelen periyodik akıntılar, mevsim rüzgarları ile meydana gelen mevsim akıntıları, suların devamlı akışları ile meydana gelen akıntılar olmak üzere üçe ayrılırlar. Deniz akıntıları Kurantograf denilen bir alet ile ölçülür. 
 
AKINTI DEMİRİ: Bkz. Tonoz demiri. 
 
AKINTI HARİTASI: Akıntı, daha ziyade met ve cezir akıntılarını gösteren haritalarıdır. Genellikle bir takım içinde on iki harita bulunur. Her harita ait olduğu saatteki akıntının yönünü ve süratini gösterir.
 
AKINTI PAYI: Seyir edilecek iki nokta arasında karşılaşılacak akıntı tesiri hesap edilerek akıntının gemiyi düşüreceği mesafeyi karşılamak üzere rotaya uygulanan önleme açısıdır.
 
AKINTI SEYRİ: Akıntının yönü ve sürati hesaba katılmak suretiyle yapılan bir seyir usulüdür. 
 
AKINTI SÜRATİ: Akıntının deniz mili olarak bir saatteki süratidir. Akıntı süratleri akıntı yönlerini gösteren okların üzerlerine yazılan rakamlarla gösterilir.
 
AKINTIYA KÜREK ÇEKMEK: Faydasız ve sonucu olmayan bir işle uğraşmaktır.
 
AKMAK: Bir gemi veya deniz aracının aborda olmuş bulunduğu bir yerden halatlarını fora ederek rüzgar veya akıntı etkisiyle, rüzgar altına doğru sürüklenmesi veya demirli bulunan bir geminin aynı etkilerle ve demirini taramak sureti ile sarkması, sürüklenmesidir. 
 
AKOVA: Gemilerde demirin fundoya hazır durumda ve demir memesinin suyla temas eder halde bulunması durumudur. 
 
AKSİSEDALI İSKANDİL: Bkz. Elektrikli iskandil. Sonik iskandil. 
 
AKREP: Vira edilen bir zincirin gomina kapan yuvalarını sıkışmasını önleyen iki çatallı bir demirdir.
 
AKREP PRACOLU: Kıç bodoslamanın omurgaya bağlantısını takviye eden pracoldur.
 
AKTARMA: Gemi dahilindeki eşyanın bir yerden bir yere, ambarlara taşınması veya diğer bir gemiye geçirilmesidir. Düşmandan esir alınan gemiye de aktarma denir. 
 
ALABABULA: Karma karışık, netası bozuk, başı bozuk disiplinsiz gemi personeli.
 
ALABANDA: Gemi ve deniz araçlarının su kesiminden yukarıda bulunan iç kısımlarına denir. 
 
ALABANDA ASTARI: Yalı kütüklerinden sonra yukarıya doğru konulan tek sıra kaplamaya denir. 
 
ALABANDA ETMEK: Dümenin basıla bildiği kadar sancak veya iskele tarafa basılmasıdır. Gemilerin çabuk dönmesi için verilen bu komuta harp bahriyesinde sancak/iskele alabanda, ticaret bahriyesinde alabanda sancak/iskele olarak verilir. 
 
ALABANDA KAPLAMASI: Geminin iç kısmında postalar üzerine kaplanan kaplamadır.
ALABANDA ŞIPKASI: Ambar içindeki eşyaların alabandalarla temasını önlemek için üzerine gerilen şıpkalardır. 
 
ALABANDA VERMEK (ATMAK): Gemicilikte azarlamak anlamında kullanılan bir tabirdir.
 
ALABANDA TAHTASI: Bkz. Kaplama. 
 
ALABORİNA SEYRETMEK: Borinaları sonuna kadar lava edip yelkenleri rüzgar ile doldurarak mümkün olduğu kadar rüzgara yakın seyretmek. 
 
ALABORA: Bir gemi veya vasıtanın yan yatarak devrilmesine denir. 
 
ALACA KARANLIK: Sabahları karanlığın bittiği an ile güneşin doğuşu, akşamları güneşin batışı ile karanlığın başladığı an arasındaki zamandır. Alaca karanlığa Tan da denir. Alacakaranlık müddeti rasatla mevki tayini için en iyi imkanı verdiğinden bu zaman süresi içinde mevki tayinleri yapılır. Alaca karanlık müddetleri güneşin ufkun altında bulunduğu açısal mesafeye tabi olmak üzere dört kısma ayrılır. Güneş adi tan da altı, rasadi tan da on, bahri tanda on iki, astronomik tan da on sekiz derece ufkun altında bulunur. 
 
ALMA KÜREK: Hep birlikte kürek çekerken çekmeyi durdurmak için verilen komut.
 
ALAMANA: Marmara ve Karadeniz’de ağ ile balık tutan balıkçıların kullandıkları sekiz çift kürekli ve yelkenli, 30-40 fit boyunda 4-6,5 ton ağırlığındaki ağaç teknelerdir.
 
ALAMANA SERENİ: Alamana yelkeninin açıldığı ve alt ucundan (seren topuğundan) güverteye değen eğik serendir.
 
ALAMANA YELKENİ: Seren topuğu direğin güverte ıskaçasına dayanacak şekilde meyilli olarak kaldırılan serenin cundasından direğe alınan vento üzerine açılan kare yelkendir. Yelkenin üst yakası vento üzerinde hareket ederek direğe bağlanır. 
 
ALAMETLER: Sahillere veya sığlık yerlere yakın olarak seyreden gemi ve deniz araçlarının seyir emniyetini sağlayan karadaki tepe, cami, kilise, belirli büyük binalar ile fenerler ve denizdeki sığlık şamandıraları fener dubaları gibi birçok maddelerdir. Bu maddeler deniz haritalarında özel işaretleri ile belirtilirler.
 
ALAPORTEKİZ PİYAN BAĞI: İki halatın beden veya çımalarının yan yana bağlanması ve sıyrılmaması için yapılan bağ. Buna Mürsele bağı da denir.
 
ALARGA: Bir gemi veya deniz aracının sahile yanaşık olmayıp, açıkta bulunması haline alarga, alargada denir. Bir deniz aracının o anda gemiye veya sahile yanaşması istenmiyorsa araç serdümenine alarga denir. Bunun manası, çağırıncaya kadar deniz aracının açıkta bekleme durumunda kalmasıdır.
 
ALARGAYA ÇIKMAK: Bir gemi veya deniz aracının sahil ile irtibatını keserek açığa demirlemesi veya şamandıraya bağlamasıdır. 
 
ALAVERE: İskopomar yelkeninin amora yakasını istinga eden selviçeye denir. 
ALAVERE DONANIMI: Bir gemiden diğer bir gemiye herhangi bir şeyin nakledilmesi için yapılan donanımdır.  
 
ALAVERE PALETİ: Yelkenlerin sabit armalara sürtünerek aşınmamaları için sabit arma üzerine konulan halattan yapılmış tüylü paletlere denir. 
 
ALAY SANCAĞI: Milli bayramlarda ve önemli günlerde işaret sancak ve flamalarının bir sıra üzerine pruvadan pupaya kadar çekilmesi için kullanılan sancakların hepsine verilen genel isim. Gemilerin bu şekilde donatılmalarına, gemi alay sancakları ile donatıldı denir. Alay sancakları çekildiği zaman gemide mevcut direklerin şapkalarına Milli sancaklarda toka edilir. Alay sancakları milli sancaklarla birlikte sabah saat sekiz’de (özel günlerde daha önce) toka edilir ve aksamları arya sancak zamanında beraberce arya edilirler.
 
AL BERABER: Kürekle hareket eden bir deniz aracının yanaşmış bulunduğu bir yerden bir kürek boyu mesafe açıldığında ve küreklerini puta vaziyetine getirdikten sonra küreklerin suya sokularak beraberce çekilmesi için serdümen tarafından verilen komuttur. Buna Al da denilir. 
 
ALBURA: Herhangi bir şeyi aksi tarafa çevirmek, altını üstüne getirmek manasında kullanılan bir terimdir.  
 
ALBURA ETMEK: Filika veya deniz araçlarının matafora kalastrasından kaldırılıp dışarı vaziyete, dışarı vaziyetten içeriye alınmasına denir. Verilen komuta aracın tipine göre, Albura filika, albura kik, albura bot şeklindedir. 
 
ALBURA KAMÇISI: Babafingo serenlerini albura etmek için kandilisaları kaplama başına çekip bağladıktan sonra kullanılan yumuşak halatlardan yapılmış olan kısa kamçıdır. 
 
ALBURA OLMAK: Bir gemi veya deniz aracının herhangi bir sebeple bir tarafa yatarak ters dönmesi ve omurgasının yukarıya doğru gelmesidir. 
 
ALBURA SAVLOSU: Yelken gemilerinde babafingoyu albura ederken alt kapelesini çıkarmak için güverteye kadar uzatılan savlodur. 
 
ALDIĞINA ORSA: Rüzgara mümkün olduğu kadar yakın olarak alaborina seyretmektir.
 
ALDİS: Gemi ve uçaklarda kullanılan, akü/pil bataryası veya cereyan ile çalışan seyyar ve ufak işaret fenerleridir. 
 
ALELADE MEVKİ: Astronomik seyirde kullanılan alelade mevki terimi, aralarında birkaç saat farkı bulunan iki gözlemden elde edilen mevki hatları ile tayin olunan kesin mevkidir. 
 
ALBORA: Vasıtaları veya yükleri mayna/vira ederken matafora ve dikmelerin içeri veya dışarı çevrilmesine denir. 
 
ALESTA: Bir işin yapılmasına hazır ol veya bir işin yapılmasına hazır olduğunu bildiren terimdir. ”Alesta Albura Matafora”.” Alesta Ferro Sancak” vb. terimlerle beraber kullanılır. 
 
ALESTA FERRO FUNDO: Demirin fundoya hazırlanması için verilen komuta. Bu komutanın verilmesi ile ırgat kontrol edilir ve zincirin serbestçe akmasını temin edecek her türlü tertibat alınır, bosa pimleri serbest hale getirilir ve demirin ağırlığı yalnız bosa üzerine biner. Demirin fundoya hazır olduğu köprü üstüne Alesta ferro sancak/iskele demek suretiyle bildirilir.
 
ALESTA GEMİ: Bir geminin, asgari bir hafta gibi kısa bir zaman içinde yüklemeye hazır olduğunu ifade eden bir kiralama terimidir. 
 
ALESTA LİGA CAMADAN: Yelkenlerin camadan vurulmasına hazır olunması için verilen komuta denir. 
 
ALESTA TIRAMOLA: Yelkenle seyreden gemi ve deniz araçlarında tıramola etmeye hazır olunması için verilen komuta denir. Bu komutadan kısa bir süre sonra dümene basılır ve dönüş başlar. Bu arada hangi taraftan dönüş yapılacağını belirtmek için            
‘’alesta orsa alabanda tıramola veya alesta boci alabanda tıramola‘’ şeklinde komuta edilir.
 
ALLAHIN İŞİ: Taşıyıcıların insan gücü dışındaki doğal kudretler yüzünden meydana gelen kazalardan veya önceden oluşumu düşünülmeyen diğer sebeplerden dolayı meydana gelecek kayıp ve zararlardan sorumlu olmadıklarını ifade eden terimdir. 
 
AL İSKELE: Kürekli teknelerde yalnız iskele taraftaki küreklerin çekileceğini belirten komuttur.
 
ALMA: Kürekle hareket eden deniz araçlarında küreklerin çekilmemesi için verilen komuta denir. Bu komutadan sonra kürekler sudan çıkarılır ve puta vaziyetine getirilir. Alma kürek de denir.
 
ALMA KÜREK: Bkz. Alma. 
 
ALMAN KASA DİKİŞİ : Dikiş mengenesi gerektirmeyen bir dikiş olduğundan bütün madeni halatlarda rahatlıkla kullanılabilen bir dikiştir.
 
ALMAN ZİNCİR KİLİTİ : Alman tipi gemilerde kullanılan zincirleri birbirine bağlamaya yarayan kilitlerdir. Zincir kilidinin ortasında sökülebilir lokma olup, birbirine geçme olan iki parçadan oluşur. 
 
ALMANAK: Güneşin, ayın ve gezegenlerin doğuş ve batış vakitleri ile seyircileri ilgilendiren diğer astronomik bilgileri kapsayan ve her yıl yayınlanan kitaplardır. 
 
ALGARNA: Denizde ağır yükleri kaldırmak için dubalar üzerine konmuş vinçlerdir. 
 
AL SANCAK: Kürekli teknelerde yalnız sancak taraftaki küreklerin çekileceğini belirten komuttur.
 
ALTABAŞO: Alt, aşağı anlamında kullanılan ve genellikle abaşo denilen terimdir. 
 
ALTABAŞO ASTARI: Yelkenin altabaşo yakasındaki yelken bezini sağlamlaştırmak üzere yelken bezinin üzerine dikilen ensiz beze denir. 
 
ALTABAŞO ÇALIMI: Seren yelkenlerinin alt yakalarındaki içeriye doğru olan hafif yuvarlaklıklardır. Buna istiralya çalımı, istiralya payı da denir.
 
ALTABAŞO YAKASI: Bkz. Abaşo yakası. 
 
ALTABAŞO YAKASI HALATI: Yelkenlerin altabaşo yakalarına dikilen halata denir. 
 
ALT İĞNECİK: Bkz. Topuk iğneciği. 
 
ALTOKÜMÜLÜS: Parçalar halinde gözüken ve gölgeleri olmayan yağmur bulutlarıdır. Bulut parçaları bir veya iki yönde kümeler, hatlar ve dalgalar halinde dizilirler. Bulut parçaları uçlarının ayrı ayrı renkler göstermesi bu bulutlara has olan özelliklerdir. Altokümülüs bulutları genellikle 4000 metre yükseklikte oluşurlar.
 
ALTOSTRATÜS: Sis ve elyaf şeklinde az çok kül mavimsi renklerdeki bulutlardır. Bu bulutların arkasından güneş ışınları zayıf bir şekilde gözükür. Altostratüs bulutlarında yağmur çok olduğundan kalın ve siyah renkte olurlar. Genellikle bu bulutlar 2000-6000 metreler arasında oluşurlar.
 
ALT MERİDYEN: Üst yarım dairenin (meridyenin) karşı tarafındaki yarım daire. 
 
ALT PALASARTA: Ana çarmıklarla direk arasındaki açışyıbüyütmek ve dolayısıyla direklerin esnemesine karşı çarmıkların dayanıklılığını artırmak için direklerin hizasında ve bordaya dikey olarak konulmuş ve üzerlerinde boğataları olan döşeklerdir. Bazı yelken gemilerinde bu palasartalar alt alta olmak üzere iki adet yapılırlar. Bunlardan alttakine alt palasarta denilir.
 
  Bugün 8 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol