denizcilikofis
  DA-DÖ
 
DABIL BATIM : Gemilerin duruş kabiliyetlerini artırmak üzere sintine döşekleri üzerindeki kaplama saçları ile döşeklerin yanlarından ve boydan boya kaplayan saçlarla karina saçları arasında kalan ve perdelerle bir çok bölmelere ayrılmış geminin iç kısmına denir. Bu bölmeler saf su (fit suyu), yağ ve akaryakıt sarnıçları olarak kullanılır.
 
DABIL HAL: İç içe yapılmış iki tekne demektir.
 
DABLİN: Baş başa getirilmiş iki saç levhayı bir değerine bağlamak için ek olarak kullanılan ve cunta da denilen ek parçalardır.
 
DAHİLİ MUHABERE : Gemide istasyonlar arasında kurulan telefon muhaberesidir.
 
DAİMİ MIKNATISİYET : Gemilerin madeni aksamından ve inşa kızağında bulunduğu yöne göre aldığı ve geminin bünyesinde devamlı olarak kalan mıknatısiyettir. Uzun süre bir istikamette kalan gemilerin daimi mıknatısiyet eğrilerinde değişiklik meydana gelir. 
 
DAİREYİ AZİME. : Bkz. Büyük daire. 
 
DAİREYİ AZİME SEYRİ : Bkz. Büyük daire seyri. 
 
DALGA : Deniz yüzeyinin doğa etkenleri veya yapay hareketlerinden kaynaklanan, tepe ve çukurlardan oluşan periyodik hareketleridir. 
Bu doğa etkenleri ve yapay etkenler:
a)     Rüzgarlar
b)     Gemilerin hareketlerinden kaynaklanan
c)      Denizdeki yer sarsıntısından doğan
d)     Med/Cezir (Gel/Git) olayından doğan akıntıların doğurduğu deniz hareketleridir.
 
DALGA BOYU : İki dalga tepesi arasındaki kadem cinsinden uzunluğa denir. 
 
DALGA ÇUKURU : İki dalga tepesi arasında kalan çukurluğa denir. 
 
DALGAKIRAN : Bkz. Mendirek. 
 
DALGA SÜRATİ : Dalga şeklinin deniz mili cinsinden ilerlediği sürattir. 
 
DALGA TEPESİ : Dalgaların en yüksek yerine denir. 
 
DALGA YÜKSEKLİĞİ : Dalga tepesinin, dalga çukurundan kadem cinsinden olan mesafesidir. 
 
DALGA ÖNÜNE DÜŞMEK: Dalgaları kıçtan alarak seyretmektir.
 
DALKILIÇ: Eskiden gönüllü bahriye askerine verilen addır.
 
DALMAK: Bir geminin başının dalgalara gömülmesidir.
 
DALYAN: Kıyıların balık uğradığı kısımlarına kızaklar çakıp etrafını ağlarla çevirerek oluşturulan balık kapanlarına denir.
 
DALYAN HAVLUSU: Deniz çekildiği zaman balığın yakalanıp kaldığı, ağların orta yerine denir.
 
DANA YATMAK : Uzun bir süre denize çıkmayacak olan yelkenli gemilerin yelken ve serenlerini indirerek bir yere kıçtan kara olarak üst üste yatmasına denir. 
 
DANEC : Ticaret gemilerinde yükün hasara uğramaması için kullanılan hasır, tahta kanaviçe ve bambu  gibi maddelerdir. 
 
DANFOR DEMİR : Bu demirler hafif olmasına karşın, kendi ağırlığındaki demirlere nazaran çok daha yüksek tutma özelliğine sahiptir. Bu oran yaklaşık beş katıdır. Dip tabiatı çamurlu olan mevkilerde tutma güçleri çok yüksektir. Kollarının geniş yüzeyler oluşu ve öne arkaya hareket yeteneği, meme kısmında bulunan çiposu demire çok yüksek bir performans kazandırmıştır. Demirin meme kısmına konmuş uzun çipo yük altında demirin dipte tumba olmasını önler.
 
DAR BOĞAZ : Gemilerin serbestçe hareket etmelerine olanak vermeyen su geçitlerine denir. 
 
DAR GEÇİT : Bkz. Dar boğaz. 
 
DAR SULARDA SEYİR : Boğaz, kanal gibi dar sularda geminin seyir yapması halinde her hangi bir çatışmayı veya karaya oturmasını önlemek için personel dar sularda seyir mevkilerine alınır.
 
DAVLUMBAZ : Gemiyi yürüten çarkların bordalardan çıkan şaft ve çarklarının üzerini örten yarım daire şeklindeki çıkıntılara denir. 
 
DAVLUMBAZ ÇIKMASI: Davlumbazların baş ve kıç tarafındaki çıkmalardır. Buna balgarise de denir.
 
DAVLUMBAZ FENERİ : Borda fenerleri yerine kullanılan ve davlumbazlar üzerine konulan fenerlerdir. 
 
DAVRANMAK : Denizler tesiri ile yalpa yapmakta olan bir geminin, yalpa vaziyetinden birdenbire kalkması, doğrulmasıdır. 
 
DAVUL ŞAMANDIRA : Çevresinde müsademe tirizleri bulunan silindir şeklindeki şamandıraya denir. 
 
DAYAK  : Havuza alınmış gemilerin veya karaya çekilmiş teknelerin omurgaları üzerinde doğru durmaları için bordalarına dayanan kalın ağaçlardır. 
 
DEDVEYT TONAJI : Bir geminin taşıma kapasitesidir. 
 
DEKVAÇ : Gök cisimlerinden yapılan rasatların zamanını tespit etmek ve umumi seyir maksatları için kullanılan hassas saate denir. 
 
DENGE : Bir geminin bir pozisyondan, diğer bir pozisyona geçebilmesi, tehlikeye düşmeden bir tarafta yattığı zaman tekrar düzelebilmesidir.
 
DENİZ DAYANIKLIK : Her çeşit hava şartlarında seyredebilme yeteneğidir.
DENİZ DEMİRİ : Denizde ve rüzgarda hareketsiz kalan teknenin dalgalara borda vermemesi için baştan veya kıçtan denize attıkları koni şeklindeki branda torbaya denir. 
 
DEMİR  : Gemive deniz araçlarını istenilen yerde sabit tutmak için halat veya zincirle denize bırakılan, özel biçimde dökme demir veya çelikten yapılmış ağırlıklardır. Demirler gemilerin büyüklüklerine göre değişik biçim ve ağırlıkta yapılırlar. 
 
DEMİR ALMAK : Denize bırakılmış olan demirin ırgat vasıtasıyla deniz dibinden kaldırılarak gemiye alınmasındır. Buna demir kaldırmakta denir. 
 
DEMİR ANELESİ : Halat ve zincirin demire takılması için demir bedeninin üst tarafına açılmış olan delikten geçirilen yuvarlak halka veya harbili kilide denir.
 
DEMİR BIRAKMAK/DEMİR KESMEK  : Demirli bir geminin demirini, bilinen bir sebeple zincir kilidinden fora ederek ve deniz tarafındaki çımasına şamandıralı bir tel/halat bağlamak suretiyle zincir ve demirin denize bırakılmasıdır. 
 
DEMİR FENERİ : Demirli gemilerin baş gönder veya istralya üzerinde arya sancakla birlikte yaktıkları ve ufkun her tarafından görülebilen beyaz bir fenerdir. Geceleyin gemi boyunu belli etmek üzere aynı evsafta bir fener, geminin kıç tarafında da yakılır. Geceleyin seyirden dönüp demirleyen bir gemi, demirin fundo edilmesi ile birlikte demir fenerlerini yakar. Bu fenerlere liman fenerleri de denir. 
 
DEMİR FUNDOYA HAZIR : Vira edilen bir demir yerine oturduktan ve bosaya vurulduktan sonra, demirin müteakip fundoya hazır olduğunu köprü üstüne bildirmek için söylenen terimdir. 
 
DEMİR GÖRÜNDÜ : Vira edilmekte olan demirin su içinde göründüğünü köprü üstüne bildiren terimdir. 
 
DEMİR GURCATA : Gabya çubuklarının armalarını yapmak için ana direk üzerindeki maunalar üzerine konulan demirden yapılmış gurcatalardır. 
 
DEMİR IRGATI  : Demirleri fundo veya vira etmek için gemilerin baş üstüne konulmuş yatay veya dikey olarak çalışan makinelerdir. 
 
DEMİR KALDIRMAK : Bkz. Demir almak. 
 
DEMİR KAVELE : Ucu yuvarlatılmış çelik veya pirinçten yapılmış havuç şeklinde olan bir alettir.
 
DEMİR KESTİRMEK : Herhangi bir dış tesir ile gemi zincirinin herhangi bir yerindeki baklasının kesilerek demirin ve zincirin denize gitmesidir. Böyle bir anda demirin yerini belli etmek üzere hemen denize ağırlıklı bir şamandıra atılmalıdır. 
 
DEMİR KÜRESİ : Demirli gemilerin gündüzleri pruva gönderi veya istralyası üzerine çektikleri 61 santimetre çapında branda veya saçtan yapılmış siyah küreye denir. 
 
DEMİRLEMEK : Limana gelen gemilerin bir yerde sabit olarak tutulmaları için demirlerinin usulüne uygun olarak denize bırakılmasıdır. 
 
DEMİR LOCASI: Demir zincirinin içinden geçtiği, baş bodoslamanın her iki yanında bulunan ve hafif geriye eğik olarak yerleştirilmiş, demirin oturduğu yerlere denir.
 
DEMİR MEMESİ : Demirkollarının bedenle birleştiği yerin alt kısmındaki çıkıntı veya yuvarlak kısmına denir. 
 
DEMİR NÖBETÇİSİ : Demirin denizdeki durumunu kontrol etmek ve başüstünün emniyetini sağlamak üzere başüstüne konulan silahlı nöbetçidir.
 
DEMİR RESMİ : Bir devletin limanlarına giren ve demirleyen gemilerden geminin tonilatosuna göre alınan vergiye denir. 
 
DEMİR SANCAĞI : Demirli gemilerin gündüzleri baş gönder üzerine çektikleri milli sancaktır. Ticaret gemileri kendi şirketlerine ait ufak bayrakları çekerler. 
 
DEMİR SAPANLI TORNO : Bir tarafı kancalı ve sapanları demirden yapılmış tornoya denir. 
 
DEMİR ŞAMANDIRASI  : Demirin denizdeki yerini belli eden ve demirin anelesine bağlı bir halatın ucundaki şamandıradır. Bu şamandıralar saçtan yapıldığı gibi ağaçtan da yapılır. Ağaçtan yapılmış olanları her hangi bir cismin çarpması sonucu ndabatmayacaklarından daha kullanışlıdırlar. Demir şamandıraları sancak ve iskele demirleri göstermek için sancak demire ait şamandıra yeşile, iskele demire ait olan şamandıra kırmızıya boyanır. 
 
DEMİR TARAMAK  : Demirin, çok kuvvetli fırtına veya akıntılar sonucu, deniz dibindeki yerinden kurtularak gemiyle birlikte sürüklenmesidir. Taramaya mani olmak için zincire verilecek kaloma miktarı yeterli tutulmalı ve gemi demirlerken usulüne uygun olarak zincir deniz dibine döşenmelidir. Zincirin üst üste yığılması taramayı kolaylaştırır. 
 
DEMİR TIRNAĞI: Demir kollarının uçlarında sivri kısımlara denir.
 
DEMİR ÜZERİNE SARMAK: Rüzgar etkisi ile gemin demir çevresinde dönmesine denir.
 
DEMİRDE KALMAK/DEMİR ÜZERİNDE YATMAK: Bir yerde demirli olarak kalmaktır.
 
DEMİR YATAĞI : Loça kovanının borda tarafında bulunan ve üzerine uygun bir biçimde demirin oturacağı şekilde yapılmış, dökme demirden yapılmış kısımdır. 
 
DEMİR YERİ  : Bir liman içinde demirlemeye müsait olan ve çoğunlukla haritada belirtilen yerlere demir yeri denir. Deniz haritalarında bu gibi yerler bir çıpa ile gösterilir. 
 
DEMİR YERİ  : Limana giren bir geminin hesaplanan demir yerine geldiğini belirtmek üzere vardiya subayı tarafından söylenen terimdir.
 
DEMİR YERİNE OTURDU : Vira edilen bir demirin loçadaki yerine oturduğunu köprü üstüne bildirmek için kullanılan terimdir. Bu halin olması ile komutan abosa komutunu verir ve zincir bosaya vurulur. 
 
DEMİRE BİNME: Demir atıldıktan sonra rüzgar ve akıntı etkisi ile zincirin gerilmesi durumudur.
DEMİRE ÇIKMAK:  Geminin yanaşmış olduğu yerden kalkarak açığa demirlemesidir.
 
DEMİRİ FUNDA ETMEK: Gemiyi demirlemek üzere, gemi demirinin denize atılmasıdır.
 
DEMİRİ VİRA ETMEK: Demirli bir geminin demirini almak üzere ırgat vasıtası ile demir zincirini gemiye almasıdır.
 
DEMİRLEME YERİ : Bkz. Demir yeri. 
 
DEMİR KAPI : Nehirlerde gemilerin geçmesine engel olan kayalık yere denir.
 
DEMİR ZİNCİRİ : Gemi demirlerinin bağlandığı zincir. Demir zincirlerinin uzunluğu İngiliz bahriyesinde 12,5 kulaç, Amerikan bahriyesinde ise 15 kulaç olarak kabul edilmiştir. Demir zincirlerinin her parçası birbirine zincir kilidi denilen bir kilitle kilitlenir. Demire ait toplam zincir uzunluğu gemi tipine göre 5-11 kilit arasında değişir.
 
DENİZ DEMİRİ : Çatlakların fazla olduğu sahillerde karaya doğru seyreden bir deniz aracının kıç tarafından denize bıraktığı koni şeklindeki brandadan yapılmış torbaya denir. 
 
DENİZ DİBİ : Deniz suyunun en alt kısmı, deniz diplerinin karakterleri deniz haritalarında kısaltılmış harflerle belirtilir.
 
DENİZDE İKMAL : Seyir sırasında gemiler ihtiyacı nedeniyle yük, cephane, yiyecek, hasta/yaralı, posta ve yakıt transferi yapabilirler. Yapılan bu ikmaller sayesinde gemiler, denizdeki görev sürelerini uzatmış olurlar.
 
DENİZE ELVERİŞLİ GEMİ : Tekne, genel donatım, makine, kazan gibi esas kısımları bakımından yapacağı yolculuğun (anormal ve beklenmeyen tehlikeler hariç) deniz tehlikelerine karşı koyabilecek durumda olan gemidir. 
 
DENİZE ELVERİŞLİLİK : Bir geminin her yönden sağlamlığıdır. Su sızdırmazlık, öngörülen tehlikelere karşı emniyetli ve taşınacak yükün güvenlikle nakli için her türlü tedbirin alınmış ve arzu edilen sefer için hazır olduğunu ifade eden bir terimdir. 
 
DENİZE ELVERİŞSİZLİK : Bakım tutum noksanlığı, tamiri, personelinin noksan oluşu, teçhizatının seyre elverişsiz oluşu, yükün gerekli şekilde istif edilmemiş olması sebebiyle bir geminin, denizin alelade tesirlere karşı durmaya uygun olmadığını ifade eden terim. 
 
DENİZE YÜK ATMA : Gemiyi hafifletmek maksadıyla gemiden denize yük atılmasıdır. Gemi güvertesinde bulunan yüklerin atılması müşterek menfaati kapsadığından büyük avarya sayılır. Fena hava şartları dolayısıyla güvertede bulunan yükün kaybı ise küçük avarya sayılır. 
 
DENİZ FİLİKASI : Seyir esnasında herhangi bir deniz kazasına anında müdahale etmek üzere mataforası üzerinde denize doğru albura edilmiş ve personeli filikanın civarında bulunan filika. 
 
DENİZ HAKİMİYETİ : Denizlerde olabilecek bir savaşın sevk ve idaresi için lüzumlu görülen deniz yollarına hakim olmaya denir. 
 
DENİZ HARİTASI : Deniz sahaları ile sahilleri gösteren ve denizciler tarafından kullanılan özel haritalardır. Tehlikeli olan yerler, sığlıklar, kayalıklar özel işaretleri ile dip karakterleri harflerle, kulaç hatları nokta ve kısa hatlarla, akıntılar ise oklarla gösterirlir. Ayrıca seyir için yardımcı maddeler olan fenerler, şamandıraların (ışıklı, çanlı, düdüklü) karakteristikleri belirtilir. Denizde kullanılan haritalar genellikle Merkator irtisamı ile yapılmış haritalardır. 
 
DENİZ HAVA KUVVETİ : Deniz Kuvvetlerinin harekatını destekleyen ve Deniz Kuvvetleri ile birlikte harekat yapan Hava Kuvvetine denir. 
 
DENİZ KAZASI : Gemiyi kullananların elinde olmayan sebeplerden dolayı bir geminin kısmen veya tamamen hasara uğraması durumudur. Bkz. Avarya, Çatma. 
 
DENİZ KAZASI RAPORU : Deniz kazası meydana geldiğinde gemi kaptanı tarafından tanzim edilen rapordur. 
 
DENİZ KILAVUZLARI : Limanlar, limanlara yaklaşma, limana girme, limanlardaki kolaylıklar ile sahil hatları, seyrüsefer için tehlikeler, rüzgar ve akıntılarla met ve cezir gibi denizcileri ilgilendiren birçok bilgileri içinde toplayan ve Hidrografi Dairelerince yayımlanan kitaplardır. 
 
DENİZ KUDRETİ : Deniz yolu ile yapılan nakliyat ve deniz alaka ve menfaatlerinin savaşanlara bahşettiği kolaylıklardan harp zamanında faydalanmaktır. 
 
DENİZ KULAĞI: Denizden bir kıyı dili ile ayrılan acı su tabakasına denir.
 
DENİZ KUVVETİ : Bir devletin, denizdeki askeri kuvvetleri ile bu kuvvetlerin teşkil ve kullanılmasına yönelik siyasetine denir. Deniz Kuvvetinin unsurları, Donanma, Deniz Üsleri ve devletin deniz siyasetidir. 
 
DENİZ MİLİ : Yer küresi üzerindeki bir büyük dairenin bir dakikalık yayının boyu olup, 2000 yarda veya 1852 metre uzunluğa karşılık gelen uzunluk (mesafe) ölçüsüdür. 
 
DENİZ MİLİ : Gemilerin bir saat içinde aldıkları deniz mili mesafesine tekabül eden süratlerine denir. 
 
DENİZ SİYASETİ : Bir ülke, yiyecek ve ham madde gibi lüzumlu ve gerekli ihtiyaçlarını deniz yolları vasıtasıyla tedarik etmek zorunda olduğu taktirde bir Deniz Kuvvetine sahip olması gerekir. Bu kuvvetin kullanımını tayin için değişmeyen bir siyasete ihtiyaç vardır. İşte bu siyasete deniz siyaseti denir. 
 
DENİZ STRATEJİSİ : Deniz Kuvvetlerinin barış zamanında olduğu gibi savaş halinde de denizlerden kendi isteklerine göre faydalanmasını sağlayacak surette sevk ve idaresidir. 
 
DENİZ TERTİBİ BAĞLAMAK : Fırtınalı ve denizli havalarda gemi içinde ve güvertede bulunan araç ve gereçlerle diğer malzemelerin yalpalar sebebiyle yerlerinden oynamamaları için bunların halatlar vasıtasıyla bağlanmasıdır. 
 
DENK : Muntazam bir şekilde toparlanmış ve çelik şeritlerle veya sağlam bir şekilde bağlanarak toparlanmış eşyaya denir. 
 
DENK İZBİROSU : Toparlanmış ve denk haline getirilmiş eşyayı gemiye almak veya gemiden çıkarmak için kullanılan izbirodur. )
 
DEPLASMAN : Gemi tarafından taşırılan suyun kadem küp olarak hacmi veya taşırdığı suyun miktarının 20 cwt’ lik tonlarla ifade edilen ağırlığı veya 2240 librelik tonlarla bütün geminin ağırlığına eşit olan ağırlığını ifade eder. 
 
DERECE : Daire çemberinin 360 eşit kısma ayrılmış parçalarından her birine denir. 
 
DERİN SU : On beş kulaçtan daha derin olan suya denir. 
 
DERİN SU İSKANDİLİ : Deniz derinliğinin 15 kulaçtan fazla olduğu yerlerde kullanılan iskandillerdir. Derin su iskandilinin kurşununun ağırlığı 30-100 kilo, iskandil salvosu da el iskandiline nazaran daha kalındır. Kulaç nişanları her beş kulaçta bir düğümlü iple, sonu sıfırla biten kulaçlar ise 20 kulaç iki düğümlü ip, 30 kulaç üç düğümlü ip, 40 kulaç dört düğümlü v.b. iplerle işaretlenirler. Bir kısım ticaret gemilerinde kullanılmakta ise de yerlerini gelişmiş elektronik cihazlara bırakmışlardır. 
 
DERİN DÖŞEK: Bocu postalarına omurgaya birleştiren döşeklere denir.
 
DESTE  : Halat ve zincirlerin gergin durumuna denir. 
 
DESTE ETMEK : Kaloma verilmekte olan zincirin tutulması ile, demirli bir gemi zincirinin veya rıhtıma veya bir gemiden diğer bir gemiye verilmiş olan halatların rüzgar, akıntı gibi sebeplerle gerilmesine denir. 
 
DESTEMORA  : Bir direğin üzerindeki çubuğu yerinde sabit tutmak için direğin zıvanasına geçirilen, ağaç veya demirden yapılmış iki delikli çemberdir. ( Şekil D – 5 )
 
DESTEMORA PUNTELİ : Destemora ile gurcatanın arasına konulan puntele denir. 
 
DEVAMLI SÜRAT : Bir geminin, orta derecedeki deniz şartlarında suya göre yaptığı sürate denir. 
 
DEVİR  : Bir gök cisminin yörüngesi üzerindeki hareketine denir.
 
DEVİR DAİRESİ : Bir geminin devir merkez noktasının gemi 360 derecelik bir dönüş yaptığı zaman çizdiği daire şeklindeki izdir. Geminin baş tarafı bu dairenin iç tarafında, kıç tarafı dış tarafında bulunur.
 
DEVİR GÖSTERGESİ : Gemi ana makinelerinin bir dakika içindeki şaft devrini elektrikli olarak köprü üstüne intikal ettiren göstergedir. Her ana makine için ayrı bir gösterge bulunur. 
 
DEVİR MERKEZİ : Gemi dümenine basıldığında devir dairesini çizdiği kabul edilen noktaya denir. Devir merkezi, geminin boş olup olmadığına, başlı veya kıçlı olmasına göre omurga hattı üzerinde değişik yerlerde bulunur. 
 
DIRAVEÇE BEZİ : Yelkenlerle flokların ve tentelerin yakalarını sağlamlaştırmak için boydan boya dikilen ensiz bezdir. 
 
DIRAVEÇE ÇEMBERİ : Armadora çeliklerine geçirildiği üzeri delikli kalın tahta kirişe denir.
 
DIRAVEÇE DEMİRİ : Çarmıkların basıldığında birleşmemeleri için boğatalar üzerindeki ilk basamaklara ve yukarıya doğru uygun aralıklara konulan demir çubuklardır. 
 
DIŞARI RÜZGAR : Sahillerden denizlere doğru esen rüzgara denir. Yaz aylarında esen bu rüzgarlara Meltem denir.
 
DIŞ BÜYÜK FLOK : Dış büyük flok istralyası üzerine açılan üç köşeli yelkendir. 
 
DIŞ BÜYÜK FLOK İSTİRALYASI : Dış büyük flokun üzerine açıldığı larmoya  (istiralya) denir. 
 
DIŞ ÇEKME : Denizde personel ve malzeme transferi donanımında kullanılan, sentetik veya bitkisel 2,5-3 burgatalık 150 metre uzunluğunda olan bir halattır.Varagele arabasının alıcı gemiye doğru hareketini sağlar.
 
DIŞ GEZEGEN : Güneşten en uzakta bulunan beş büyük gezegenden her biridir. 
 
DIŞ LİMAN : İç içe aynı mevkide yapılmış liman tesislerinden, iç limanı da kapsayan (içine alan) büyük limanın kapladığı liman sahasıdır. 
 
DIŞ PERVANE : Dört pervaneli gemilerde, omurga hattına nazaran en dışta bulunan pervaneye denir. 
 
DIŞTAN TAKMA MOTOR : Daha ziyade küçük deniz araçlarında kıç aynalık tahtası üzerine takılan yüksek devirli motordur. 
 
DİKEY İKMAL : Gemilerin personel ve malzeme transferlerini, helikopterlerin gemi güvertesine inmeden havadan yapılan ikmaldir. 
 
DİKİNE İNMEK : Bir limana, körfeze veya demir yerine, liman giriş hattına dik bir rota takip ederek gelmektir. 
 
DİKİŞ  : Bir halatın çımasını kendi bedeni üzerine kasa yapmak için kendi kolları vasıtasıyla tutturmak veya iki halatı birbirine eklemek için halat kollarını bedeni üzerine muhtelif usullerle tutturmaya dikiş denir. ( Şekil D – 6 )
 
DİKİŞLİ KASA : Bir halatın çımasını kendi bedeni üzerine dikerek yapılan kasadır. Dikişli kasalar genellikle Kasa dikişi ile yapılır.
 
DİKİŞLİ PİYAN (YELKENCİ PİYAN) : Piyanlar içinde en dayanıklı ve sıyrılması en zor olan piyan çeşididir. Her burgatadaki halata rahatlıkla ve emniyetle uygulanır.
 
DİKME  : Ağır bir cismi yukarıya doğru kaldırmak için alt ucu bir mapaya kilitlenmiş, üst ucundan alınan iki vento ile eğik bir duruma getirilmiş ve cundasında cin blok bulunan donatılmış direğe denir. ( Şekil D – 7 )
 
DİK BAŞ : Geminin baş bodoslamasının, suya dik olarak yapıldığı başlara denir.
 
DİK RÜZGAR : Takip edilen rotanın aksi istikametine doğru esen rüzgara denir. Bu şekilde rüzgar estiği zaman yelkenle yapılan seyirlerde ilerleyebilmek için volta seyri yapmak mecburiyeti vardır.
 
DİK VENTO  : Yan mataforalar ile dikmeleri istenilen durumda bulundurmak için cundalarından alınarak gemi üzerindeki bir mapaya bağlanan palanga donanımıdır. 
 
DİL  : Makaraların ve bastikaların kanalları içinde bulunan ve ortasından geçirilen bir mil üzerinde dönen, çevreleri halatların oturacağı şekilde oyulmuş tekerleklerdir. Makara dilleri pelesenk ağacı, demir veya pirinçten yapılırlar.
 
DİNGİ : Tek çifte kürekle hareket eden 9 kadem boyundaki tekneye denir. Dingi yerine Patalya terimi de kullanılır.
 
DİNLENDİRME TANKI : Motorin ile çalışan dizel makineli gemilerdeki sarnıçlarda bulunan yakıt su ile karışmış olabileceğinden motorların çalışmasına tesir eder. Suyun motorinden ayrılmasını sağlamak için sarnıçlardaki motorin ufak sarnıçlar içine alınır. Bu sarnıçlarda bir süre kalan yakıtın içinde bulunan su dibe çökerek motorinden ayrılır. Mazot (Fuel Oil) ile çalışan gemilerde de bu tertibat vardır.
 
DİP AMBARI: Yelken devri denizciliğinde bazı özel eşyaları muhafaza etmek için ayrılan sintine bölümüne verilen addır.
 
DİP KAPLAMASI : Omurganın iki tarafında ve teknenin boyunca uzanan dış kaplamaya denir. 
 
DİREK  : Demir veya ağaçtan yapılmış, güverteye dikine konulmuş sütunlara denir. 
 
DİREKBAŞI AÇISI : Direk şapkası ile o gemiden her hangi bir mesafede bulunan diğer bir gemideki gözlemcinin bulunduğu noktadan geçen hattın ufukla hasıl ettiği açıdır. Bu açı sekstant denilen bir alet vasıtasıyla bulunur. Direk başı açısından ölçülmesinden maksat iki gemi arasındaki mesafeyi bulmaktır. Bu mesafeyi bulmak için steyşın kiper denilen bir alet kullanılır.
 
DİREK BAŞI KIRMIZISI: Şapka kırmızısı.
 
DİREK ÇEMBERİ : Ağaçtan yapılmış olan direkleri sağlamlaştırmak için direk üzerine konulan enli demir çemberdir. Demirden yapılmış olan bu çemberler ısıtılarak genişletilir ve direk üzerine geçirildikten sonra soğutulur. Soğuyan demir ufalır, çeker ve ağacı iyice sıkar. Eskiden direklere demir çember yerine halat sarılırdı.
 
DİREK DİBİ MAYMUNCUKLARI : İşaret ve sancak salvoları ile yelkenli gemilerde gabya yelkenlerinin iskotalarının volta edilmeleri için direklerin çevresine konulmuş ıskarmozlar ve bastikalı bitalardır. 
 
DİREK ISKAÇASI : Direk topuklarının omurga üzerine oturduğu kare şeklindeki oyuktur. 
 
DİREK FİSTANI : Suların içeriye girmemesi için direğin güverteden geçtiği ıskaçanın etrafına su geçirmez şekilde konulan tahta çembere denir.
 
DİREK KESTİRMEK: Ana direğin güverte hizasından veya yakın bir yerden kırılmasıdır.
DİREK SAPANI : Silyon palangası ile herhangi bir cismi kaldırmak için kullanılacak palanganın takılması için direk üzerine sarılan sapana denir. ( Şekil D – 8 )
 
DİREK YÜKSEKLİĞİ : Direklerin şapkalarından su yüzeyine kadar olan yüksekliğine denir. Direk yüksekliği gemiler arasındaki mesafeyi ölçmek için steyşın kiper üzerine tatbik edilir.
 
DİRİSA  : Bir cismin istikametinin değişmesi, değiştirilmesidir. 
 
DİRİSA ETMEK : Bir cismin, seren bumba gibi şeylerle topların istikametlerini değiştirmeye denir. Rüzgarın estiği istikametinin değişmesine de rüzgar dirisa etti denir.
 
DİRİSA KASTANYOLASI: Bir topu istenilen yere çevirdikten sonra sabitlemek için yapılan kilit tertibatına denir.
 
DİRSEK BAŞI İSTIRALYASI: En aşağıdaki istralyalara denir.
 
DİSPEC YOK : Yükleme veya boşaltmanın mukavelede belirtilen süre içinde bitirilmesi halinde dispeç ücretinin ödenmeyeceğini ifade eden terimdir. 
 
DİŞİ İĞNECİK : Dümenin kıç bodoslama üzerinde durması için kıç bodoslama üzerinde bulunan ve erkek iğneciklerin geçmesi için ortaları delik olan madeni yuvaya denir. 
 
DİŞLİ ADİ MATAFORA : Bu tip mataforalar manivela kolunun çevrilmesi ile birlikte helezon şeklindeki dişliye kumanda eder. Bu dişli çevrildikçe vasıta kalastradan kalkar, çevrilmeye devam edildiğinde mayna pozisyonuna doğru harekete devam eder. Matafora albora edildiğinde, palanga tirentileri ile vasıta mayna edecektir.
 
DOBLİN : Bir halatın iki çımasından gergin olmayacak şekilde tutulması veya bir yere verilmiş olan halatın orta kısmında meydana gelen kavise denir.
 
DOBLİN ALMAK : Bir geminin herhangi bir yere verilen halatın iki çıması gemide kalacak şekilde halat verme usulüne denir.
 
DOPLİN İZBARÇO BAĞI : Çıması doblin haline getirilmiş olan bir halatın doblininde yapılan bağa denir. ( Şekil D – 9 )
 
DOĞRULTUCU KOL : Ağırlık merkezi ile yeni sephiye merkezini birleştiren dik koldur. 
 
DOĞRULTUCU VEZNİYET : Gemi yattığı zaman gemiyi tekrar eski durumuna getirmek için yeni sephiye merkezinden yukarıya doğru tesir eden vezniyettir. 
 
DOKUNAKLI RÜZGAR: Babafingolar üzerinde seyire elverişli, fırışka rüzgarlardan kuvvetli rüzgarlara denir.
 
DOKUNMAK: Bir rüzgarın herhangi bir sahilde veya limanda kendin hissettirmesidir.
 
DOKUZ OTURAK OTURMAK : Bir gemi veya deniz aracının bir sığlık veya kayalığa baştan kara olarak oturmasıdır. 
 
DOLDURMAK : Uygun rüzgara alarak yelkenleri rüzgarla doldurmak. Çarmık boşluklarının, palanga veya liftin uskurla gidermeye de doldurmak denilir.
DOMUZ ARABASI : Ağır ve hacimli cisimleri bir yerden bir yere götürmek için özel surette ağaç veya demirden yapılmış arabadır. 
 
DOMUZ DAMI : Çürüyün gemi direklerini sağlamlaştırmak için çürüyen yerin etrafına kalın ağaçlardan yapılan çerçeveye denir. 
 
DOMUZ TIRNAĞI : Bir tarafı anele, mapa veya bakla üzerine takılmak için iki tırnaklı çatal olarak, diğer tarafı aneleli demir kancaya denir. 
 
DONANIM  : Gemilerin direk, seren, halat, istiralya gibi teçhizatının tümüdür. 
 
DONANIM KAPTANI : Gemicilik işlerinde donanımın kendi gemisinde tam, eksiksiz ve emniyetle hazırlanmasından sorumlu olup, iki gemi arasında donanımın gemicilik kurallarına göre alınıp verilmesinden sorumludur. 
 
DONANMA : Devletlerin deniz alaka ve menfaatlerini korumak maksadıyla deniz savaşlarında kullanılmak üzere, değişik maksat ve hizmetlere uygun, askeri gemiler topluluğudur. 
 
DONATAN : Gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibi veya başkasına ait bir gemiyi kiralayarak kullanan kimseye denir. 
 
DÖKME BOZMAK : Bir yük gemisinde ambar kapaklarının açılarak yükün boşaltılmaya başlanmasına denir. 
 
DÖKÜNTÜ : Deniz sathına yakın sığlıklarla, kaya kümelerine denir.
 
DÖNÜŞ : Belirli bir dümen açısı kullanarak geminin bir daire yayı üzerinde ilerleyerek yönünü değiştirmesine denir. 
 
DÖRT KÖŞE YELKEN : Alt ve üst kenarları birbirine paralel olmayan yan yelkenine denir. 
 
DÖŞEK: Eski ağaç harp gemilerinin sekiz parçadan oluşan eğrilerin omurga üzerine gelen ilk parçalarına denir.
 
DÖŞEKBAŞI: Gemilerin su altında kalan kısmının yukarı doğru eğime başladığı noktaya denir.
 
DÖŞEK BAŞI İSTİRALYASI : İstralyaların en iç tarafında olanı. Dirsek başı istralyası da denilir.
 
  Bugün 20 ziyaretçi (22 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol